25 Şubat 2016 Perşembe

farklı bi bakış

ŞAMANİZİM & PEYGAMBERİZM Şamanizm, özellikle orta asya halklarına has bir dini oluşum zannedilse de, aslında tarihin hiçbir döneminde bu isim altında nevi şahsına münhasır bir din var olmamıştır. Doğrusu şu ki: Ruh, Melek, Cin gibi metafizik varlıklarla iletişime geçme ve o varlıklardan çeşitli konularda (kehanet, büyü, şiir, doktorluk vs.) yardım alabilme marifetine sahip kişilere genel bir ifadeyle "ŞAMAN" denilir... Tarihteki ilk sosyal statü olarak ortaya çıkan şamanlık mesleği, her devirde ve hemen her toplumda değişik isimler altında kendini göstermiştir. Eski semitik halklarda Cin şairliği, Kahinlik ve Nebilik (peygamberlik) olarak tezahür ettiği gibi, günümüzde de "medyomluk" adı altında varlığını korumaktadır... Biz bu noktada sözü daha fazla uzatmamak adına ayrıntıya girmeden, eski Yahudi ve Arap teolojisindeki şamani tatbikatlardan örnekler sunmaya çalışacağız. Bu esnada kahinlik, şairlik ve özellikle de Nebilik gibi semitik kavramların tamamen şamani bir temele dayndığı da ortaya çıkmış olacak... ŞAMAN AYİNİ: Şaman ayinleri okunan dua ve ilahilerle başlar. Bundan sonra, öte alemde yaşayan ruhlar, isimleri söylenmek suretiyle davet edilirler. Ayinin bu bölümüne "körmöstü kagıp yat" denilir. anlamı: "Ruhları (körmösleri) sarsmak / harekete geçirmek" demektir. Ruhların harekete geçip, kendilerini çağıran şaman ile iletişim kurmaları bazen çok uzun sürebilir. Bu esnada şaman transa girmiştir ve ruhların gelmesi için sürekli isimlerini zikreder.. Bazen de vücudunu yaralayarak kanını akıtır. ancak bu yaralanma sırasında trans halinde olan şaman hiçbir acı hissetmemektedir. bu olayın possession ile sonuçlanıp, şamanın başarısız olma ihtimali de var... Söz konusu ayini canlı izlemek için National geographic'de yayınlanan "sıradışı şaman şifacılar" Belgeselini internet üzerinden bulabilirsinizOldukça ürkütücü olan "körmöstü kagıp yat" aşaması başarılı olursa, bir sonraki aşamaya yani "ım sanap yat" aşamasına geçilir. "Gelen ruhlarla (körmöslerle) gizlice konuşmak" demektir. Bu evrede ruhlar, bir takım işaretlerle, şamana bazı bilgiler verirler veya hangi amaçla çağırılmışlar ise, o hususta yardımcı olurlar. Görevleri ruhani alemden bilgi aktarmak olabileceği gibi, bir hastanın tedavi edilmesi de olabilir, veya kötü niyetli bir ruh tarafından ele geçirilmiş bir insanın uğradığı tasalluttan kurtarılması (cin çıkarmak) olabilir, kehanet olabilir, sihir olabilir ve saire ve saire... Şimdi bu anlatılanların yahudi teolojisindeki tezahürünü görmek için, NABİLER(nebiler) tarafından düzenlenen, fakat başarısızlıkla sonuçlanan bir şaman ayinini tevrattan okuyalım: bk: 1. Krallar 18/ 24-28: ------ 24- Ve siz ilâhınızın ismini okuyun/söyleyin, ben de Yahve'nin ismini okuyacağım/söyleyeceğim; ve hangi ilah ateşle cevap verirse, ilah odur. ve bütün kavm cevap verdi: Bu söz iyidir, dedi: וּקְרָאתֶ֞ם בְּשֵׁ֣ם אֱלֹֽהֵיכֶ֗ם וַֽאֲנִי֙ אֶקְרָ֣א בְשֵׁם־יְהוָ֔ה וְהָיָ֧ה הָאֱלֹהִ֛ים אֲשֶׁר־יַעֲנֶ֥ה בָאֵ֖שׁ ה֣וּא הָאֱלֹהִ֑ים וַיַּ֧עַן כָּל־הָעָ֛ם וַיֹּאמְר֖וּ טֹ֥וב הַדָּבָֽר Yukardaki ayette Yahve'nin nebisi (peygamberi) ilyas, sahte tanrı Beal'in nebiilerine meydan okuyarak, onların ruhani alemden bir ruhsal yardım alamayacaklarını iddia ediyor. ve Baalin Nebi'leri de bu düelloyu kabul ediyorlar. Ardından ilahları (ruhları) çağırma ayini başlıyor ve tam olarak şaman ritüelleri tatbik ediliyor. Dikkatle okuyunuz... 25- Ve İlya Baalın nebilerine dedi: Bir boğayı kendiniz için seçin, ve önce onu hazırlayın; çünkü siz çokluksunuz; ve ilâhınızın ismini okuyun/söyleyin, fakat ateş koymayın. וַיֹּ֨אמֶר אֵלִיָּ֜הוּ לִנְבִיאֵ֣י הַבַּ֗עַל בַּחֲר֨וּ לָכֶ֜ם הַפָּ֤ר הָֽאֶחָד֙ וַעֲשׂ֣וּ רִאשֹׁנָ֔ה כִּ֥י אַתֶּ֖ם הָרַבִּ֑ים וְקִרְאוּ֙ בְּשֵׁ֣ם אֱלֹהֵיכֶ֔ם וְאֵ֖שׁ לֹ֥א תָשִֽׂימוּ׃ 26- Ve kendilerine verilen boğayı alıp hazırladılar, ve sabahtan öğleye kadar: Ey Baal, bize cevap ver, diye Baalın ismini okudular/söylediler. Fakat ses yoktu, ve cevap veren yoktu. Ve yaptıkları mezbahın etrafında sıçraştılar. וַ֠יִּקְחוּ אֶת־הַפָּ֨ר אֲשֶׁר־נָתַ֣ן לָהֶם֮ וַֽיַּעֲשׂוּ֒ וַיִּקְרְא֣וּ בְשֵׁם־הַ֠בַּעַל מֵהַבֹּ֨קֶר וְעַד־הַצָּהֳרַ֤יִם לֵאמֹר֙ הַבַּ֣עַל עֲנֵ֔נוּ וְאֵ֥ין קֹ֖ול וְאֵ֣ין עֹנֶ֑ה וַֽיְפַסְּח֔וּ עַל־הַמִּזְבֵּ֖חַ אֲשֶׁ֥ר עָשָֽׂה׃ 27- Ve vaki oldu ki, öğleyin İlya onlarla eğlenip dedi: Yüksek sesle okuyun/söyleyin; çünkü o bir ilâhtır; ya dalgındır, yahut helâdadır, ya yolculuk ediyor, belki de uykudadır da uyandırmak gerek. וַיְהִ֨י בַֽצָּהֳרַ֜יִם וַיְהַתֵּ֧ל בָּהֶ֣ם אֵלִיָּ֗הוּ וַיֹּ֙אמֶר֙ קִרְא֤וּ בְקֹול־גָּדֹול֙ כִּֽי־אֱלֹהִ֣ים ה֔וּא כִּ֣י שִׂ֧יחַ וְכִֽי־שִׂ֛יג לֹ֖ו וְכִֽי־דֶ֣רֶךְ לֹ֑ו אוּלַ֛י יָשֵׁ֥ן ה֖וּא וְיִקָֽץ׃ 28- Ve yüksek sesle okudular/söylediler, ve usullerine göre üzerlerinden kan akıncıya kadar kılıçlarla ve kargılarla kendilerini yaraladılar. וַֽיִּקְרְאוּ֙ בְּקֹ֣ול גָּדֹ֔ול וַיִּתְגֹּֽדְדוּ֙ כְּמִשְׁפָּטָ֔ם בַּחֲרָבֹ֖ות וּבָֽרְמָחִ֑ים עַד־שְׁפָךְ־דָּ֖ם עֲלֵיהֶֽם׃ 29- Ve vaki oldu ki, öğle vakti geçince, akşam takdimesi arzolunduğu vakte kadar Nebilik ettiler; fakat ses yok, ve cevap veren yok, kulak asan da yoktu. וַֽיְהִי֙ כַּעֲבֹ֣ר הַֽצָּהֳרַ֔יִם וַיִּֽתְנַבְּא֔וּ עַ֖ד לַעֲלֹ֣ות הַמִּנְחָ֑ה וְאֵֽין־קֹ֥ול וְאֵין־עֹנֶ֖ה וְאֵ֥ין קָֽשֶׁב׃ ------ Gördüğünüz gibi 28. ayette iyice belirgin hale gelen kanlı bir ruh çağırma ayini, 29. ayette NABİLİK ETMEK olarak nitelenmiştir. Böylece NABİ(nebi) kelimesinin tam olarak ŞAMANLIK MESLEĞİNE olan delaleti açığa çıkmış oluyor.. O halde kur-an'da dahi bir NEBİ olarak tanıtılan hz Muhammed'in bir şaman olduğunu söyleyebilir miyiz ? Mircea eliade bir şamanın vecd halini şöyle anlatır: ----- "şaman ayin sırasında önce kendinde büyük bir yorgunluk hisseder, vücudu kasılıp titrer, göğsü daralır ve birtakım sesler çıkartarak ağlamaya başlar. ruhları çağırmak için "gizli dilde" ırlamaları uzattıkça uzatır, dalınca geçip kendisine ait değilmiş izlenimi veren garip ve yüksek bir sesle konuşur" ----- Ebû hüreyre ise muhammed'in vahy alış anını şöyle anlatır: ----- "vahiy nâzil olurken en evvel vücûduna bir titreme gelirdi; "vahiy nüzûl ederken kendilerini (tasa ve kaygi kaplar yüzü kül gibi olur), gözlerini kaparlar ve horultuya (benzer) siddetli siddetli nefes alirlardı" ----- Tıpkı bir şamanda olduğu gibi vahy alma anında muhammed'de görülen titreme, hırlama ve göğüste daralma gibi belirtilerinden bahseden sayısız hadis-rivayet vardır. hepsini buraya almaya gerek görmedim... Bununla birlikte hz Muhammedin nebilik vazifesine başlaması da tıpkı bir şaman gibidir.. Şöyle ki; "Eskiden mekke'deki hanifler, recep ayında inzivaya çekilirlerek, mekke'nin 3 mil (bir saat) kuzeyinde hira (nûr) dağında bir köşede tefekküre dalardı." Yani, senede bir kez şehri terk ederek inzivaya çekilmek, o yıllarda sadece hz muhammed'e has bir tutum olmadığı için, onun hira dağında tefekküre dalarak geçirdiği günlerin pek de sıradışı olduğunu söyleyemeyiz. Hatta bu inziva sırasında ruhani bir varlıkla temas kurması dahi o dönem için sıradan sayılabilecek bir vakıadır denilebilir... Zira o dönemde şairlik, kahinlik ve nebilik mesleklerini icra eden kişilerin mutlaka ruhani alem ile temas kurması gerekirdi. Örnekse şairlik mesleği ile ilgili süleyman ateş şöyle söylüyor: ----- "Eskiden arabistan'da şiir bir sanat olmaktan çok, cinlerle, gizli güçlerle temas kurup onlardan birtakım bilgiler alma mesleği idi. herkes ile konuşmayan cin, ancak seçtiği adamla konuşurdu. her cinnin seçtiği bir şair vardı. erkek veya dişi cin, sevgisine layik gördüğü adamın üzerine çullanır, onu yere atar, göğsünün üstüne çıkar ve onu dünyâda kendisinin sözcüsü olmaya zorlardı. işte şiir seremonisi böyle başlardı. o andan itibaren o adama şair denilirdi. şairle cin arasında çok içten bir ilişki kurulurdu. her şairin, zaman zaman kendisine ilham veren özel bir cinni vardı... (4)" ----- Sadece şairlerin değil kahinlerin de mutlaka yaşadıkları bu deneyim, Allahın nebisi olan muhammedin hira dağında yaşadığı tecrübe ile birebir aynıdır. hz muhammed bu deneyimini şöyle anlatıyor: ----- "...(ben okuyucu değilim deyince) melek beni tutup kucakladı, takatim kesilinceye kadar sıktı. sonra bıraktı. tekrar: "oku!" dedi. ben tekrar: "okuyucu değilim !" dedim. beni ikinci defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar sıktı. sonra tekrar bıraktı ve "oku!" dedi. ben yine: "okuyucu değilim !" dedim. beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatim kesilinceye kadar sıktı. sonra bıraktı ve: "yaratan rabbinin ismini oku! o, insanı alaktan yarattı. oku, rabbin kerimdir, o kalemle öğretti, insana bilmediğini öğretti" dedi." resulullah (sav) bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. kalbinde bir titreme (bir korku) vardı. hatice`nin yanına geldi ve: "beni örtün, beni örtün!" buyurdu..." (5) ----- hz muhammedin ve arap nebiilerinin yaşadıkları bu deneyim, tam anlamıyla bir şamanın şamanlığa başlama aşamasını yansıtmaktadır... Şamanist altaylılar bu duruma "Töz basıp yat" (Ruh basıyor) diyorlar, ve böyle bir musallata maruz kalan kişinin, insiyatör bir ruh tarafından insiye edildiğine yani eğitildiğine inanıyorlardı. Bu inanca göre eğer ki söz konusu eğitim sonunda kişi, "insiyatik ölüm" denilen deneyimi yaşayabilirse bir takım ilahi sırlara(mister) muvaffak oluyor. Şamanist Türkler’in (Yakutlar, Altaylılar vs.) tradisyonlarına göre bu eğitim, insiyatör ruhlar tarafından, yeraltı denilen öte-alemde veya spiritüel gök katlarında gerçekleştirilmektedir. Bu da tam olarak islam literatüründeki MİRAC olayına tekabül eder. Zira bu inanca göre de, zorlu bir insiyasyonun ardından ölmeden önce ölüp benliğinden vazgeçen kişi bir takım ilahi sırlara muvaffak olur vs.. fakat bu makalenin hacmini genişletmemek için daha fazla ayrıntıya girmeyeceğiz. Burda önemli olan nokta şu ki, eğer insiyatör ruh, düşük seviyeli habis bir ruh ise, kişi ondan kurtulamadığı taktirde bir süre sonra aklını yitiriyor veya akıbeti ölüm oluyordu... işte belki de hz muhammedin korkusu buydu ! ki, "ma ene bikariin" diyerek o ruhtan kurtulmaya çalışmış olabilir... Yani, "Ben kari değilim" derken belki de NEBİ olmak istemediğini anlatmak istiyordu. çünkü KaRaE (ib. קרא) fiili, nebilere özgü bir şamani okuma olarak da karşımıza çıkmaktadır. Konuyla ilgili tevrat ayetlerini yukarda paylaşmıştık... Bu arada çok ilginç bir noktaya da temas etmeden geçmeyelim: Eskiden yahudiler arasında NEBİ yerine KAHİN anlamına gelen "הראה / HARO'EH" sözcüğü kulanılmaktaydı. Bunu da yine Tevrattan öğreniyoruz: Eskiden İsrail'de biri tanrıya bir şey sormak istediğinde "haydi kahin'e gidelim" derdi. Çünkü bugün nabî denilene o vakit kahin (הָרֹאֶה) denirdi (I Samuel 9.9) Bu isim değişikliği bizleri şaşırtmamalıdır. çünkü şamani toplumlarda da şamanların çok farklı isimlerle anıldıklarını biliyoruz: mesela, Moğollar, Buryatlar ve Kalmuklar erkek Şamanlarına bö, böge Yakutlar oyun, Çuvaşlar yum, Kırgız-Kazaklar bakşı, baksı ya da bahşı derler... Bu farklı isimlendirmelerin nedeni şamanların çok değişik faliyetlerde bulunmalarıdan kaynaklanır. Bazı toplumlarda doktor anlamında BAHSI, bazı toplumlarda ruhlardan esinlenen kişi anlamında SAMAN, bazılarında ise geleceği görüp bilen kişi anlamında KAM isimleri kullanılır.. isimler farklı olsa da aslında hepsi aynı işi yapmakta olan meslektaşlardır... Aynı şekilde Yahudi ve Arap teolojisinde de, öte alem ile ilişki kurduğuna inanılan insanlara Şair(شاعر), Kahin(كاهن / הָרֹאֶה), Nebi(نبى / נבי) gibi değişik isimler verilmiştir. Şair: "sezgi yoluyla bilmek" anlamına gelen şaˁara (شعر) kökünden ism-i faildir. Araplar, şiir söyleyen kişilerin ruhlardan esinlendiğine inandıkları için onlara Şair (شاعر) demişler.. Kahin: "Gaibden haber vermek" anlamına gelen kehanet (كهانة) sözcüğünün ism-i failidir. İbranice Horo'eh (הראה) sözcüğü ise "Görmek" anlamındaki ra'ah (ראה) kökünden türetilmiş olup, "Geleceği gören kimse" yani gaibi görüp haber veren kimse anlamındadır.. Nebi: "Heber vermek, bildirmek" anlamınadki Nebe (نبأ) kökünden ism-i fail olan nebi(نبى) sözcüğü, istilahta ruhani alemden haber veren kişilere isim olmuştur. ibranice okunuşu Nabi (נבי)'dir... velhasılı, değişik isimlerle anılan fakat aynı mesleği icra eden bu grupların, KARİ veya KARAİ(okuyucu) ismini müşterek olarak kullandıklarını zannediyoruz. Çünkü onlar, herhangi bir işte, ilahlardan (ruhlardan) yardım almak için düzenledikleri ayinlerde, ilahların (ruhların) isimlerini okurlar. ve bu eylem tevratta "NABİLİK ETMEK" olarak tanımlanır... Bazen kelimelerin etimolojik mazisi bizlere çok şey anlatmaktadır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder